“Yoncanın Dördü, Şansın Tam Kendi”
Clover Respin… ismi duyunca bile insanda bir uğur beklentisi uyanıyor. Yonca deyip geçme, dört yapraklısını bulmak mesele zaten. Ama burada işler biraz daha kolay. Açıyorsun oyunu, hop renkli yoncalar, altın parıltıları… İlk bakışta insana “şans geldi galiba” dedirtiyor.
Spin attıkça gelen semboller, küçük küçük sürprizlerle dolu. Özellikle o respin kısmı yok mu, işte orası efsane. Ekranda 3-5 yonca dizilince bir kıpırdanma başlıyor, kalp atışları hızlanıyor. Bekle bakalım diyor oyun, biraz daha sabret… Ve hop, pat diye respin başlıyor.
“Kazandırırken Bile Tatlı Tatlı Yapıyor”
Bu oyunda beni en çok çeken şey: Ne zaman, ne vereceği belli değil. Ama o belirsizlik öyle tatlı ki… Sürprizi var ama stresi yok. Hem huzur veriyor, hem heyecan. Tam kıvamında yani. Görsellik desen, o yeşiller, o parıltılar… göz dinlendiriyor resmen. İçki gibi değil de, böyle ferah bir limonata gibi geliyor insana.
Bir de bonus kısmı var ki… Tatlı tatlı yükseliyorsun, ekranın ortasında bir şeyler dönüyor, sonra hoop… kucağında güzel bir kazanç. Ekrana bakarken kendi kendine “hah şimdi oldu işte” diyorsun. Ve en güzeli de ne biliyor musun? Kaybetsen bile moralini bozmuyor, çünkü oyun keyifli.
“Slotter’dan Geldik, Clover’la Daldık”
Clover Respin ile tanışmam Slotter sayesinde oldu. Gece gece uyku tutmaz ya bazen, aldım telefonu elime, biraz takılayım dedim. Girdim Slotter ’a, bi’ baktım Clover Respin. İsmi tanıdık, tarzı sempatik. Açtım, ilk 10 turda bile “bu oyun başka” dedim.
Slotter bu konuda gerçekten nokta atışı yapıyor. Ne zaman neye ihtiyacın varsa, onu çıkarıyor karşına. Clover Respin de tam o kafada bir oyun. Yorucu değil, sıkıcı hiç değil. Spin at, arkana yaslan, şansını seyret. Belki bugün, yoncanın günü olur kim bilir.
Ve bazen bir spin, sadece ekran kayması değildir. Bazen, yorgun bir günün sonunda yüzünde bıraktığı tebessümdür. Clover Respin işte o gülümsemenin sebebi olabilir.